LCİS (Lobular Carcinoma İn Situ)
LCİS ne demektir?
Memedeki lobüllerin içerisinde anormal hücreler oluştuğunda ama anormal hücrelerin sadece lobüllerin içerisinde sınırlı kaldığı duruma lobüler karsinoma in situ denir.
Bu terim “karsinoma” sözcüğünü içerse bile meme kanseri demek değildir, bu nedenle kanser ile karıştırılmamalıdır. LCİS kadınların çoğunda menopozdan önce saptanan bir durumdur.
LCİS ve meme kanseri arasında ilişki var mıdır?
LCİS, DCİS gibi meme kanseri öncülü bir durum olarak değerlendirilmemekle birlikte, her iki memede de meme kanseri gelişmesi riskini artırdığı bilinmektedir. Bazı yayınlarda LCİS saptanan hastalarda bu lezyonun invaziv duktal karsinom veya invaziv lobüler karsinom ile ilişkili olabileceği bildirilmiştir. Bu nedenle LCİS saptanan kadınlarda özel tarama programları önerilmektedir.
LCİS saptanan kadınlar nasıl takip edilmelidir?
LCİS saptandıktan sonra kadınlar 6-12 ayda bir doktor muayenesi olmalı ve 30 yaşından sonra her yıl mamografi ve meme ultrasonu çektirmelidir. 25 yaşında başlamak üzere meme MR ile de takip de önerilebilir.
Meme kanseri gelişmesi durumunda takipteki hastada çok erken teşhis konulabileceği için tedavi çok başarılıdır.
LCİS saptanan hastalarda meme kanseri gelişmesi önlenebilir mi?
LCİS saptanan kadınların tamoksifen veya raloksifen isimli ilaçları kullanılmasının meme kanseri gelişme riskini azalttığı gösterilmiştir. Tamoksifen hem menopozdan önce, hem menopoz sonrasında kullanılabilir. Ancak raloksifen sadece menopoza girmiş kadınlarda kullanılmaktadır.
Her iki ilaç yan etkiler bakımından birbirinden farklılık gösterebilmektedir. Bu nedenle meme kanseri riskini düşürmek için ilaç kullanılması doktorunuzla birlikte tartışarak karar verilmesi gereken bir durumdur. Bu ilaçları kullanmanız sadece riski azaltır. Düzenli klinik muayene ve görüntüleme testleri her durumda yapılmalıdır.
Meme kanseri gelişmesi riskini önlemek için başka seçenekler var mıdır?
Meme kanseri gelişme riskini önlemek için en radikal seçenek her iki meme dokusunun alınarak memenin içinin boşaltılmasıdır. Eskiden yaygın olarak önerilirken artık bu seçenek tedavi yönergelerinde yer almamakta, ilaç ile korunma önerilmektedir.
Duktal Carsinoma İn Situ (DCİS) nedir?
Duktal Carsinoma İn Situ (DCİS) nedir?
Duktal carsinoma in situ (DCİS) meme kanserinin oluşma sürecindeki en erken değişiklik olarak kabul edilir. Anormal hücreler süt kanalları içerisinde kalmıştır ve pratik olarak yayılma potansiyeli taşımaz. Yaklaşık hastaların beşte biri bu gruba girer. İnvaziv meme kanserinin oluşmasını engellemek için DCİS saptanan bütün hastalar tedavi edilir.
DCİS cerrahi ve/veya radyoterapi (ışın tedavisi) ile tedavi edilir. Cerrahi ve radyoterapiden sonra bazı hastalara antihormonal tedavi verilebilir.
Bu hastalarda tedavi başarısı genellikle mükemmeldir.
DCİS invaziv meme kanseri ile birlikte bulunabilir. Bu durumda tedavi stratejisini ve iyileşme beklentisini eşlik eden invaziv kanser belirler. (Meme kanseri tedavisi)
DCİS neden tedavi edilir?
Yayılma potansiyeli olmadığı kabul edilen bir durum için neden ameliyat, ışın tedavisi veya antihormonal tedavi almanız gerektiği aklınızı karıştırabilir.
DCİS’ın yayılma potansiyeli taşımadığı kabul edilse bile zaman içerisinde invaziv yani yayılan kansere dönüşmesi söz konusudur. Aynı zamanda tetkiklerin saptayamayacağı kadar küçük invaziv kanser ile birliktelik gösterme ihtimali vardır. Günümüzde hangi hastaların kanser olma ihtimali taşıdığını bilmemizi sağlayabilecek testler yoktur. Bu nedenle DCİS saptanan hemen her hasta tedavi edilir.
DCİS tedavi edildikten sonra meme kanseri riski ortadan kalkar mı?
Tedavi gördükten sonra çok küçük olmakla birlikte aynı memede veya diğer memede yeniden DCİS veya invaziv kanser gelişmesi ihtimali vardır. Bu nedenle hastalar tedaviden sonra da yakından takip edilir. Takibi aksatmayan hastalarda gelişebilecek yeni anormallikler erkenden saptanabildiği için hastanın korkmasına gerek yoktur. Erken tanı ile tedavi başarısı çok yüksektir.
Mastit
Mastit nedir?
Memede ağrı, şişlik, ısı artışı ve kızarıklık ile seyreden meme iltihabıdır.
En sık emziren annelerde görülür. Bu duruma laktasyonel mastit adı verilir. Mastit daha az sıklıkla emzirmeyen kadınlarda da ortaya çıkabilir.
Laktasyonel mastit:
Emziren annelerde görülen ve enfeksiyon kaynaklı olan meme iltihabına laktasyonel mastit denir. Sıklıkla emziren annelerde ilk altı-on iki ay arasında görülmekle beraber süt verme sırasında herhangi bir zamanda da ortaya çıkabilir. Belirtiler genellikle tek memede görülür.
Belirtileri nelerdir?
- Memede ağrı/yanma hissi ve hassasiyet
- Şişlik
- Memede ısı artışı
- Kızarıklık
- Halsizlik ve yorgunluk
- Ateş
Bu belirtilerin hepsi aynı anda ortaya çıkmayabilir. Genellikle memede şişlik ve rahatsızlık hissi ile başlar. Enfeksiyon ilerledikçe belirtilerin şiddeti artar. Durumun erken fark edilmesi ve hemen müdahale edilmesi annenin sağlığı ve rahatı, bebeğin de güvenle anne sütü alması açısından önemlidir.
Mastit neden olur?
Süt vermek deneyimle öğrenilen bir durumdur. Emzirme tekniğinin yetersiz olması, memedeki sütün yeterince boşalamamasına neden olabilir. Bu durumda meme de kalan süt geri teper ve kanallarda tıkaç oluşturarak meme ucu ve derisindeki çatlaklardan giren bakterilerin yerleşmesi ve üremesi için uygun ortam oluşturur. Mastitin önlenmesinde de tedavisinde de memedeki sütün akışta kalması çok önemlidir. Bebeğin emzirilmeye devam etmesi hem bebeğin beslenmesi hem de anne sütünün üretimi açısından kritik önem taşır.
Mastit için risk faktörleri nelerdir?
- Meme ucu çatlakları ve/veya yarası
- Emzirmenin tek pozisyonda yapılması (memenin diğer kısımlarındaki sütün boşalmasını engelleyebilir)
- Memelerin üzerinde baskı olması (çok sıkı sütyen, emniyet kemeri gibi)
- Annenin yetersiz beslenmesi
- Yorgunluk ve stres
- Daha önce de mastit geçirmiş olmak
- Eş zamanlı başka enfeksiyonlar
- Kontrol altında olmayan diyabet
Komplikasyonları nelerdir?
Erken saptanıp tedavi edilmeyen mastit meme apsesine yol açabilir. Nadiren uygun tedavi yapılsa bile apse gelişmesi önlenemeyebilir. Memede apse gelişirse apseyi cerrahi olarak boşaltmak gerekir.
Mastit gelişmesini önlemek için nelere dikkat edilmelidir?
- Doğru emzirme tekniği çok önemlidir. Bebeğin meme başını doğru kavraması sağlanmalıdır.
- Emzirme pozisyonun değiştirilmesi süt kanallarının açısının değişerek boşalmasını kolaylaştırır.
- Memelerdeki sütün emzirme ile boşaltılması sağlanmalıdır. Süt miktarının fazla olduğu veya bebeğin memeyi yeterince boşaltamadığı durumlarda sütün sağılarak boşaltılması gerekebilir.
Yukarıda bahsedilen belirtilerin başlaması durumunda en kısa sürede hekime başvurulması tedavinin yapılarak emzirme devamlılığının sağlanması ve apse gelişmesinin önlenmesi açısından çok önemlidir.
Tanı nasıl konulur?
Fizik muayene çoğunlukla tanı koymak için yeterlidir. Hekiminiz şikayet ve bulgularınızı birlikte değerlendirirek hastalığın ciddiyetine karar verir. Apse geliştiğinden şüphe edilirse tedavinin herhangi bir aşamasında meme ultrasonografisine başvurulabilir. Bazen sütten alınan örnekten kültür-antibiyogram yapılması sıradışı veya dirençli mikroorganizmaları saptamak ve tedaviyi yönlendirmek açısından faydalı olabilir.
Bazen özel bir meme kanseri tipi olan “inflamatuar meme kanseri” de aynı tabloyu oluşturur ve mastit ile karıştırılır. Hatta bazen hastalar uzun süre yanlış tedavi alırlar. Hekimin klinik değerlendirme ve görüşü çok önemlidir. Gerekli görülürse kanser şüphesini dışlamak için mamografi ve biyopsi istenebilir.
Laktasyonel mastit nasıl tedavi edilir?
- Antibiyotik tedavisi: 10-14 gün süre ile uygun antibiyotik kullanılması gerekir. Antibiyotiği reçete edildiği şekilde uygun dozda ve zamanda almanız çok önemlidir. Genellikle 24-72 saatte tedaviye yanıt beklenir. Şikayetleriniz geçse bile tedavi dozunu gerekli süre boyunca kullanmalısınız. Bu hem antibiyotiğe direnç gelişmemesi hem de hastalığın tekrarlamasının önlenmesi açısından önemlidir.
- Antibiyotik tedavisi süresince hekiminiz aksini söylemedikçe bebeği emzirmeye devam etmekte sakınca yoktur. Hatta emzirmenin devamı tedavi sürecinin bir parçasıdır.
- Bazen bebek hastalıklı olan memeyi emmeyi reddedebilir. Bu durumda memedeki süt mutlaka pompa ile sağılarak boşaltılmalıdır.
- Ağrı kesiciler: Genellikle parasetamol türevleri tercih edilir.
- Diğer destekler: Emzirmenin doğru yapılması, annenin dinlenmesi, yeterli beslenmesi ve bol sıvı tüketmesi önerilir.
- Memelerin ağırlığını taşıyan ve destekleyen, çok sıkı olmayan sütyenler tercih edilmelidir.
Ya şikayetler gerilemezse?
Hemen hekiminiz ile iletişime geçmeniz gerekir. Uygun tedaviye rağmen apse gelişmiş olabilir. Bu durumda apse drene edilmeli yani boşaltılmalıdır.
Hastalıkla ilişkili olduğunu düşünmediğiniz ve hekiminize bahsetmediğiniz bir faktör (yandaş hastalık, bitkisel ilaç, vb) söz konusu olabilir. Enfeksiyonun etkeni dirençli bir mikroorganizma olabilir ve farklı bir antibiyotik gerektirebilir. Olasılıklar ve en doğru yaklaşım için mutlaka doktorunuzla konuşunuz.
Meme Sağlığı
Memenin normal yapısını ve memenin işlevini bilmek, memenizde meydana gelen değişiklikleri anlamak ve arayışınız sırasında karşınıza çıkan bilgileri doğru değerlendirmenize yardımcı olur.
Doğum sırasında kızlarda ve erkeklerdeki meme dokusu temel olarak aynıdır. Büyüme ve ergenlik sırasında yumurtalıklar ve hipofiz bezi dediğimiz beyindeki bir kısımdan salgılanan hormonların etkisiyle süt kanalları gelişir, büyür dallanır ve kız çocuklarda süt üreten ve lobüllerden oluşan loblar gelişir. Küçük keseciklerde üretilen sütü taşımak için küçük süt kanalları da birleşerek daha büyük süt kanallarını oluşturup meme ucuna açılan delikler ile sonlanır.
Şekil 1. Normal meme anatomisi
Ergenlikte oluşan meme dokusu gebeliğe kadar aylık hormonal değişiklikler dışında inaktif olarak kalır. Gebelik döneminde lobüller (süt bezleri) büyür ve süt üretmeye başlar. Üretilen bu süt süt kanalları ile meme ucuna taşınır. Emzirme sırasında uyarılan meme ucundan süt salınır. Emzirmek memedeki süt üretiminin devamını sağlamak için en önemli uyarıdır.
Emzirme kesilince süt üretimi azalır ve meme yavaş yavaş eski haline döner.
Menopozdan sonra memedeki lobüllerin sayısı azalır ve geride kalanlar gittikçe küçülür. Memede yağlı doku baskın hale gelir. Mamografideki meme yoğunluğu azalır.
Kız ve erkek çocuklar benzer meme dokusu ile hayata başlar ama erkeklerdeki meme gelişimi kızlardaki gibi olmaz. Ergenlikte testosteronun yüksekliği ve estrojenin düşüklüğü nedeniyle süt kanallarının gelişimi durur. Lobüller ise çoğunlukla oluşmaz.
Meme Kanseri Profilleri (Genomik Testler)
Her kadının tümöründeki hücreler gibi bedenindeki diğer hücreler gibi kendine has genetik bir kod taşır. Profil testleri kanser hücrelerindeki genetik kodlar hakkında bilgi sağlayarak tedavi stratejisinin belirlenmesinde veya tedaviye yanıtın tahmin edilmesinde rol oynayabilir.
Bazı hastalarda tümör küçük olsa bile saldırgan karakteri olan ve sıçrama potansiyeli taşıyan tümörlerde kemoterapi verilmesi hastanın yaşamını uzatırken, sıçrama veya nüksetme ihtimali düşük durumlarda hastayı gereksiz kemoterapiden koruma şansı yakalanır. Bu testler östrojen reseptörü pozitif (ER pozitif) kanserlerde kullanılmaktadır.
En sık kullanılan genomik testler şunlardır:
MammaPrint: Cerrahi veya kalın iğne biyopsisi sırasında alınan tümör dokusunda 70 adet gen bakılır. Kanserin metastaz yapma (vücuda yayılma) ve nüks riski belirlenir. Klinik olarak yüksek riskli görülen şu hastalarda kullanılması önerilmektedir:
- Evre I veya Evre II
- ER pozitif
- HER2 negatif
- Lenf nodunde tümör yok veya koltukaltındaki tümör 1-3 lenf nodu ile sınırlı.
Test yüksek riskli veya düşük riskli olarak yorumlanır. Düşük riskli hastalar kemoterapi almadan antihormonal tedavi ile takip edilir.
PAM50 (Prediction Analysis of Microarray 50)(PROSIGNA): Cerrahi veya kalın iğne biyopsisi sırasında alınan tümör dokusunda 50 meme kanseri geni araştırılır. Klinik olarak yüksek riskli şu hastalarda kullanılması önerilir:
- Evre I veya Evre II
- ER pozitif
- HER2 negatif
- Lenf nodunda tümör olmayan hastalar
Test düşük, orta veya yüksek risk olarak yorumlanır. Düşük riskli hastalar sadeve antihormonal tedavi alırken yüksek riskli hastalara kemoterapi de verilir. Orta riskli hastalarda multidisipliner tümör konseyi kararı ve hasta isteği doğrultusunda strateji belirleme önerilmektedir.
Oncotype DX: Cerrahi veya kalın iğne biyopsisi sırasında alınan tümör dokusunda 21 meme kanseri geni araştırılır. Evre IB, IIA; IIB veya IIIA evrelerindeki hastaları Evre IA’ya indirebileceğine dair veri sunulmuştur.
Önerilen hastalar:
- Evre I veya Evre II, bazı Evre IIIA
- ER pozitif
- HER2 negatif
- Lenf nodunda tümör olmayan hastalar
Meme Kanseri İndeksi (Breast Cancer Index)
Östrojen pozitif, HER2 negatif, lenf bezlerine sıçramamış meme kanserlerinde prognoz konusunda bilgi almak için 6 gen setine bakılır.
MEME KANSERİNİN MOLEKÜLER ALT GRUPLARI
Pek çok meme kanseri çalışmasında meme kanserleri başlıca 4 ana grup altında sınıflandırılır:
- Luminal A
- Luminal B
- Triple negatif/bazal benzeri
- HER2 pozitif
Daha nadir görülen alt tipler ise claudin-low ve moleküler apokrin alt gruplarıdır.
Meme kanserinin moleküler alt grupları rutin patoloji raporunda yer almaz. Üzerinde halen çalışmaların devam ettiği konulardan biridir.
Tedavi stratejinizi etkileyecek ve standart olarak bakılması gereken belirteçler östrojen reseptörü (ER), progesteron reseptörü (PR), HER2 ve Ki67 indeksidir.
NOT: Ki67 indeksi üremekte olan hücrelerdeki bir proteinin boyanmasını gösteren immunohistokimyasal (patolojide özel boyalar ile bakılan) bir yüzdedir.
Meme Kanseri Nasıl Evrelenir?
Meme kanserinin evrelemesi için en sık kullanılan sistem AJCC (American Joint Committee on Cancer) TNM sistemidir. Yedi temel parametre kullanılır:
- Tümörün büyüklüğü (T): Boyutu ve çevre dokuyla ilişkisi
- Yakındaki lenf nodlarının durumu (N): Kanser komşu lenf nodlarına yayılmış mı? Eğer yayılım varsa kaç lenf nodu etkilenmiş?
- Uzak organlara yayılım (metastaz) var mı (M)?: Kemik, akciğer veya karaciğer gibi organlarda tümör var mı?
- Östrojen reseptörü durumu (ER): Kanser hücrelerinde östrojen reseptörü var mı?
- Progesteron resptörü durumu (PR): Kanser hücrelerinde progesteron reseptörü var mı?
- Her2/neu (HER2) durumu: Kanser hücrelerinde HER2 denilen protein var mı?
- Kanserin derecesi (Grade: G): Kanser hücreleri normal meme hücrelerine ne kadar benziyor?
Ocak 2018 itibariyle AJCC meme kanseri için hem patolojik (cerrahi) hem de klinik evreleme içermektedir. Cerrahinin yapıl(a)madığı durumlarda klinik evreleme kullanılır.
T, N ve M harflerinin sonundaki rakamlar veya harfler her bir faktör hakkında bilgi verir. Rakam ne kadar büyükse kanser o kadar ilerlemiş demektir.
TNM EVRELEMESİ
T kategorisi:
TX: Esas tümör değerlendirilemiyor.
T0: Esas tümörün varlığına dair kanıt yok.
Tis: Karsinoma in situ (DCİS veya tümör kitlesi olmadan meme başının Paget hastalığı)
T1 (1a, 1b ve 1c): Tümörün en büyük çapı 2 cm’den küçük
T2: Tümör 2 cm’den büyük ama 5 cm’den küçük
T3: Tümör 5 cm’den büyük
T4 (4a, 4b, 4c ve 4d): Herhangi büyüklükteki bir tümör göğüs duvarına ve/veya deriye yayılmış. İnflamatuar meme kanseri de bu grupta yer alır.
N kategorisi:
NX: Yakındaki lenf nodları değerlendirilemiyor (örneğin daha önceden alınmış)
N0: Kanser yakındaki lenf nodlarına yayılmamış
N0(i+): Kanserin lenf nodundaki miktarı 200 hücreden veya 0.2 mm’den az.
N0(mol+): Koltuk altındaki lenf nodlarında kanser hücresi (özel boyalar ile bakılsa bile) görülmüyor fakat RT-PCR denilen özel bir test ile kanser hücresinin izine bakılıyor. (RT-PCR standart olarak yapılmaz. Sadece deneysel amaçlı bakılır. Çünkü tümör hücresinin izinin olup olmaması tedavi kararını etkilemez.)
N1: Kanser koltuk altında 1-3 lenf noduna ve/veya çok az miktarda mammaria interna lenf nodlarına (SLNB’de) sıçramıştır.
N1mi: Koltuk altı lenf nodlarında mikrometastaz dediğimiz çok küçük miktarda kanser varlığı (0.2 mm- 2mm arası büyüklükte)
N1a: Kanser koltuk altındaki lenf nodlarından 1-3 tanesine sıçramıştır ve en az bir tanesinin büyüklüğü 2mm ‘den büyüktür.
N1b: Kanser aynı taraftaki mammaria interna lenf nodlarına sıçramıştır ama bu sadece SLNB sırasında saptanmıştır ve klinik olarak lenf nodunda büyümeye yol açmamıştır.
N1c: Hem N1a ve hem de N1b bir arada olursa N1c olarak evrelenir.
N2: Kanser koltuk altındaki 4-9 lenf noduna sıçramıştır veya mammaria interna lenf nodlarında büyümeye neden olmuştur.
N2a: Kanser en az bir metastaz çapı 2 mm’den büyük olmak üzere koltuk altında 4-9 arası lenf noduna sıçramıştır.
N2b: Kanser mammaria interna lenf nodlarından bir veya daha fazlasında büyümeye neden olmuştur.
N3: Aşağıdaki durumlardan herhangi birisi varsa:
N3a: Kanser en küçük metastaz çapı en az 2 mm olmak üzere koltuk altındaki 10 veya daha fazla lenf noduna sıçradıysa
VEYA
Kanser infraklaviküler lenf nodlarına (köprücük kemiği altındaki) sıçramış ve boyutu 2 mm’den büyükse.
N3b: Kanser koltuk altındaki en az bir lenf nodunda var ve 2 mm’den büyükse ve aynı zamanda mammaria interna lenf nodlarında büyümeye neden olmuşsa
VEYA
Kanser koltuk altında 4’ten fazla lenf noduna sıçramış (en az 2 mm) ve mammaria interna lenf nodunda SLNB sırasında az miktarda kanser hücresi saptanırsa.
N3c: Kanser supraklaviküler lenf nodlarında (köprücük kemiğinin üzerindeki) 2 mm’den büyük odak oluşturmuşsa.
M Kategorisi:
MX: Uzak organ metastazı (yayılımı) değerlendirilemiyor
M0: Fizik muayene veya radyolojik tetkiklerde uzak organ metastazı yok.
cM0(i+): kanda veya kemik iliğinde özel testler yapıldığında az sayıda kanser hücresi saptanmışsa veya koltuk altı, klavikula veya mammaria interna lenf nodları dışındaki lenf nodlarında 0.2 mm’de küçük yayılım varsa.
M1: Kanser uzaktaki organlara da yayılmış (Kemik, akciğer, beyin ya da karaciğer)
(Bu sayfa “American Cancer Society” tarafından hazırlanan evreleme sitemine dair bilgiler ışığında hazırlanmış ve Türkçeleştirilmiştir. Detaylı bilgi için www.cancer.org sitesini ziyaret edebilirsiniz.)
Meme Kanseri
Meme kanseri nedir?
Memedeki süt üreten bezlerin ve süt kanalları oluşturan hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalması ve vücudun başka yerlerine gidebilme potansiyeli geliştirmesine meme kanseri denir. (Şekil 1)
Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür ve kansere bağlı ölüm nedeninde akciğer kanserinin ardından dünyada ikinci sırada yer almaktadır. Meme tarama programlarındaki ve tedavi seçeneklerindeki gelişmeler meme kanserinden ölüm oranını düşürmekle beraber hastalığın tedavi edilebilmesi için erken tanı çok önemlidir.
Meme kanseri sadece kadınlarda değil erkeklerde de görülebilmektedir. Her 100 kadına karşılık bir erkek bu hastalığa yakalanmaktadır.
Bütün meme kanserleri aynı mıdır?
Meme kanseri tek bir tümör çeşidi olmayıp çok farklı türleri vardır. Bir tümör bunlardan her hangi birisi ya da bunların karışımı olabilir. Ayrıca her tümör farklı karakterlerdeki hücrelere de sahip olabilir. Bu duruma tümör heterojenitesi denir.
Başlıca meme kanseri tiplerini şu şekilde sıralanabilir:
İnvaziv duktal karsinom: Süt kanalını döşeyen hücrelerden kaynaklanır ve en sık görülen tipidir.
İnvaziv lobüler karsinom: En sık görülen ikinci tip olup süt üreten hücrelerden (lobüllerden) köken alır. Her 10 meme kanserinden birisi bu türdür. Görüntüleme yöntemlerinde tanınması zor olan tiplerden biridir. Eş zamanlı olarak diğer memede de görülme ihtimali vardır.
İnflamatuar meme kanseri: Nadir görülen fakat saldırgan seyirli bir meme kanseridir. Memede kızarıklık ve lenf kanallarının tutulumu ile seyredip ödem yaptığı için bu adı almıştır. Bazen mastit (meme iltihabı) ile karıştırılır.
Memenin Paget hastalığı: Meme başı veya meme ucundaki deriyi etkileyen nadir görülen bir kanser tipidir. Memedeki başka invaziv kanser ile birliktelik gösterebilir. Bazen egzema sanılarak tanı ve tedavide gecikme yaşanabilir.
Metaplastik meme kanseri: Tümör hücrelerinin birbirinden çok farklı olduğu ve başka dokulara benzediği nadir görülen bir türüdür. Genellikle diğer kanser tiplerine kıyasla daha büyük olma eğilimindedir.
Nüks meme kanseri: Daha önce meme kanseri tanısı almış ve tedavi edilmiş bir kişide bazen yıllar sonra tümör aynı memede veya vücudun başka bir yerinde (akciğer, karaciğer, kemik veya beyin gibi) ortaya çıkabilir. Bu nedenle hastaların uzun süreli ve yakın takibi çok önemlidir.
Meme kanserinin burada bahsedilmeyen daha farklı tipleri de vardır (ör: tubuler, meduller, vb). Unutmamak gerekir ki her hastanın tümörü, hastanın genetik yapısı gibi kendine özgü özellikler taşır. Bu nedenle her hasta kendi özelinde değerlendirilerek kişiye özel tedavi (“tailored therapy”) uygulanmalıdır. Bu nedenle tedavi seçeneklerini doktorunuz ile tartışmanız çok önemlidir.
Meme kanseri için risk faktörleri nelerdir?
Yaş: En önemli faktördür. Meme kanserlerinin çoğu 45 yaşından sonra ortaya çıkmaktadır. Ancak son yıllarda daha genç hastalarda (20 li yaşlar dahil olmak üzere) meme kanseri görülme sıklığının arttığından endişe edilmektedir.
Aile öyküsü: Birinci derece yakınında (anne, anneanne, teyze, kız kardeş) meme veya yumurtalık kanseri olması meme kanseri riskini artırmaktadır. Ailenizin diğer fertlerinde veya akrabalarınızda başka kanser vakalarının olması genetik danışmanlık almanızı gerektirebilir. Bu konuyu hekiminizle tartışınız.
Erken adet görme, geç menopoza girme, çocuk doğurmamış olmak, menopozdan sonra kontrolsüz hormon tedavisi almak, daha önce göğüs bölgesine ışın tedavisi almış olmak, anormal meme biyopsisi sonuçları, obezite (özellikle menopozdan sonra alınan kilo) ve hareketsiz yaşam tarzının da meme kanseri riskini artırdığı bilinmektedir.
Unutmayın: Size miras kalan genlerinizi değiştiremezsiniz. Ama vücut ağırlığınızın kontrolü, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve alkol, sigara gibi alışkanlıklardan kaçınmak meme kanserine yakalanma riskinizi azaltır. Ayrıca meme kanseri olan kadınların %75’inden fazlası bilinen hiçbir meme kanseri riskini taşımaz. Bu nedenle düzenli takip ve erken tanı/doğru tedavi meme kanserini yenmenin tek yoludur.
Meme kanserinin belirtileri nelerdir?
- Memede ve/veya koltuk altında ele gelen sertlik
- Meme başından akıntı (özellikle kanlı veya şeffaf renkli)
- Meme ucunda sonradan ortaya çıkan içe çökme
- Meme derisinde çekinti ve çökme
- Meme başı derisinde kızarıklık, soyulma, kabuklanma ve yara
- Meme derisinde kızarıklık veya yara
- Meme derisinde portakal kabuğu gibi görünüm
- Memede şekil bozukluğu
- Diğer memeye kıyasla sonradan ortaya çıkan asimetri
Bu belirtilerin olması mutlaka meme kanseri olduğunuz anlamına gelmez ama en kısa sürede doktorunuza başvurmanız gerektiğini gösterir.
Meme kanseri tanısı nasıl konulur?
Herhangi bir şikayeti olan hasta öncelikle meme hastalıkları uzmanı tarafından muayene edilmelidir. Tanıda kullanılan görüntüleme teknikleri şunlardır:
- Mamografi
- Meme US (ultrasonografi)
- Meme MRG (manyetik rezonans görüntüleme)
Bu tetkiklerden hangisinin veya hangilerinin gerekli/uygun olduğuna hekiminiz karar vermelidir.
Tetkikler sonucunda ameliyat planı yapılmadan önce şüpheli kitleden mutlaka iğne biyopsisi istenir.
Meme kanserinde tedavi stratejisi nasıl belirlenir?
Tedavi planlaması hem “kanser tedavisi prensipleri” hem de kişisel seçimlere göre yapılandırılır. Tümör tipi veya evresi aynı olsa bile farklı tedavi uygulamaları veya önerileri ile karşılaşabilirsiniz. Günümüzde kişiye özel tedavi planı yapılması ve multidisipliner yaklaşım (meme kanserinin tedavi aşamalarında yer alan farklı uzmanlık alanlarına sahip hekimlerin birlikte karar vererek süreci yönetmesi) tedavi başarısını yükseltmektedir.
Tedavi kararını belirlemede rol oynayan etkenler;
- Meme kanserinin biyolojik tipi
- Kanserin evresi (Meme kanserinin evrelemesi)
- Hastanın genel sağlık durumu, yaşı ve diğer tıbbi koşullar
- Kişisel kararlar
olarak özetlenebilir.
- BÖLGESEL TEDAVİLER:
- Cerrahi tedavi
- Radyoterapi (Işın tedavisi)
CERRAHİ TEDAVİ
Memeye yönelik yapılan cerrahi tipleri:
Meme koruyucu cerrahi: Memenin tamamı alınmaz. Güvenli cerrahi sınırla birlikte kanser odağı çıkarılır. Çıkarılan kısmın miktarına göre lumpektomi, segmental mastektomi veya kadranektomi olarak değişik şekilde adlandırılır.
Mastektomi: Meme dokusunun tamamının çıkarılması işlemidir.
Meme derisi korunarak yapıldığı zaman deri koruyucu veya meme derisiyle beraber meme başı korunarak meme başı koruyucu mastektomi adı verilir.
Memeye yapılacak girişimin seçiminde pek çok faktör dikkate alınır. Tümörün büyüklüğü ve yerleşimi, tümörün odak sayısı, hastanın kalıtsal risk faktörleri, ışın tedavisi alıp alamayacağı, hastanın beklentisi ve isteği gibi pek çok detay değerlendirilir. Meme kanseri ne kadar erken saptanırsa tedavi seçenekleri de o kadar fazla olmaktadır.
Koltuk altına yönelik yapılan cerrahi:
Sentinel Lenf Nodu Biyopsisi (SLNB):
Meme kanseri en sık koltuk altı lenf bezlerine (nodlarına) yayılır. (Şekil 2) Bu nedenle eskiden bütün hastalarda hem hastalığın evresini saptamak hem de hastalığı kontrol altına almak için koltuk altı lenf bezlerinin çoğu çıkarılırdı. Yapılan çalışmalarda aslında tümörü küçük olan pek çok hastada koltuk altı bezlerinde hiç tümör olmadığı görülmesinin üzerine koltuk altına yapılan girişimin hasarını azaltmak için sentinel lenf nodu biyopsisi (SLNB) dediğimiz yöntem geliştirildi. Bu sayede hastaları kanser riskini artırmadan kol ödemi, kol hareketlerinde kısıtlılık, kolda uyuşukluk ve kuvvet azlığı gibi istenmeyen etkilerden korumak artık mümkün olmaktadır.
SLNB işlemi şöyle yapılır. Ameliyat sırasında özel boyalar ve/veya radyoaktif madde ya da demir oksit kullanılarak tümör hücresinin seyahat ederek gideceği ilk durak olan koltuk altındaki sentinel lenf nodu (bekçi lenf düğümü) bulunarak çıkarılır. Ameliyat sırasında hasta başında yapılan patolojik incelemede (frozen) bekçi lenf bezlerinde tümör yoksa, koltuk altına tümör gitmemiş olarak kabul edilir ve geri kalan lenf bezleri korunur. Böylelikle hastanın kol ödemi, kol hareketlerinde kısıtlılık gibi istenmeyen pek çok komplikasyondan önemli ölçüde korunması mümkün olur.
Eğer bekçi lenf bezinde (SLN) tümör varsa o zaman genellikle koltuk altı lenf bezlerinin çoğunun çıkarılması tercih edilir. Koltuk altı lenf bezlerinin temizlenmesi işlemine aksiller diseksiyon denir.
Bazı hastalarda sentinel lenf nodunda tümör olsa bile, bu tümör çok küçükse (tek tek hücreler halinde veya mikrometastaz gibi) aksiller diseksiyon yapılmaması tercih edilir. Bu ihtimallerin hasta ile ameliyattan önce tartışılması çok önemlidir.
RADYOTERAPİ (IŞIN TEDAVİSİ)
Radyoterapi yüksek enerjili ışınların tümör hücrelerini öldürmek için kullanılması prensibine dayanır. Tedavi sırasındaki amaç çevredeki sağlam dokuya en az zararı vererek, tümör hücrelerini/tümör yatağını en verimli şekilde ışınlamaktır. Bu şekilde hastalığın tekrarlamasını memenin tamamı alınmış gibi en aza indirmek ve sağ kalımı uzatmak hedeflenir. Bazı hastalarda koltuk altına veya memenin tamamı alınmış olsa bile göğüs duvarına radyoterapi yapılması gerekebileceği akılda tutulmalıdır.
Işın tedavisi çoğu hastada
- Duktal carsinoma in situ (DCİS)
- Erken evre meme kanseri,
için opsiyonel olarak
- Lokal ileri meme kanseri
- İnflamatuar meme kanseri
içinse standart tedavi olarak verilir.
(RADYOTERAPİ HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR)
- SİSTEMİK TEDAVİ (İLAÇ TEDAVİSİ)
KEMOTERAPİ:
Kanser hücrelerini öldüren veya üremesini durduran ilaçlar ile yapılan tedaviye kemoterapi denir. Kemoterapi pek çok meme kanseri türünde uygulanmaktadır.
Kemoterapi kararını ise şunlar etkilemektedir:
- Tümörün evresi
- Tümörün tipi
- Tümörün hormon reseptörlerinin durumu
- Hastanın yaşı ve genel sağlık durumu gibi diğer tıbbi faktörler
Kemoterapi hem erken evre meme kanserinde hem de ileri evre meme kanserinde verilebilir. Erken evre meme kanserinde genellikle önce cerrahi tedavi yapılır, arkasından kemoterapi verilir. Buna adjuvan (cerrahi sonrası) kemoterapi denir. İleri evre meme kanserinde genellikle kemoterapinin cerrahiden önce verilmesi tercih edilir ki buna “neoadjuvan” yani cerrahi öncesi kemoterapi adı verilir.
Lokal olarak ilerlemiş meme kanserinde cerrahiden önce verilen kemoterapi memedeki tümörün küçülmesini sağlayarak meme koruyucu cerrahi seçeneğini mümkün kılabilir. Aynı zamanda koltuk altındaki tümörle dolmuş olan lenf bezlerindeki tümörü yok ederek koltuk altındaki lenf nodlarının korunma şansını yaratabilir. Böylece tedavi daha etkili bir şekilde daha az komplikasyonla gerçekleştirilebilir.
ANTİHORMONAL TEDAVİ
Bazı meme kanseri hücrelerinin büyümesi östrojen ve progesteron dediğimiz hormonlar ile yakın ilişkilidir. Meme kanseri hücrelerinin yüzeyinde bu hormonları tanıyan reseptör dediğimiz almaçlar vardır. Östrojen için almaçları olan tümörlere ER pozitif (östrojen reseptörü pozitif), progesteron için almaçları olan tümörlere PR pozitif (progesteron reseptörü pozitif) denir. Eğer tümörde bu reseptörler çok azsa veya yoksa ER ve/veya PR negatif olarak bahsedilir.
Meme tümörlerinin büyük bir kısmı bu reseptörleri içerir. Bazı ilaçlar kanser hücresindeki hormon reseptörüne bağlanarak östrojenin bu reseptöre bağlanmasını önler ve böylelikle kanser östrojenin uyarıcı etkisinden mahrum kalır. Aromataz inhibitörü dediğimiz ilaçlar ise vücuttaki östrojen seviyesini düşürerek aynı amaca hizmet eder.
Antihormonal tedavilerin amacı meme kanseri nüksünü ve karşı taraftaki memede kanser gelişme riskini düşürmek ve meme kanserine bağlı ölüm oranını azaltmaktır.
Menopoza girmiş ve girmemiş kadınlar ile erken evre veya ileri evre (ya da metastatik) hastalıkta tercih edilen ilaçlar farklılık gösterebilir.
AKILLI İLAÇLAR (“TARGETED THERAPY”)
Akıllı ilaçlar kanser hücrelerinin yüzeyinde bulunan bazı özel reseptörlere (almaçlara) bağlanarak kötü hücreleri etkisiz hale getirmek veya kanserin gelişim yolağı üzerindeki bazı basamakları sekteye uğratıp tümör hücrelerinin oluşmasını/büyümesini engellemek ya da hücrelerin ölmesini sağlamak amacıyla tasarlanmışlardır.
Bazı kanser hücrelerinin yüzeyinde HER2 adı verilen özel bir protein bulunur. Özel geliştirilmiş bu ilaçlar bu proteini hedef alarak kanserin üremesini engeller. Akıllı ilaçların avantajı sadece bu almaçları yüzeyinde taşıyan hücreleri hedeflemesi, diğer sağlıklı hücrelere çok az zarar vermesidir. Ne yazık ki akıllı ilaçlar her hasta için uygun değildir. Hastanın tümöründe hedef moleküllerin (yani bu özel almaçların) bulunması gerekir. Bu nedenle her hastada tümörün moleküler alt tiplerinin araştırılması büyük önem taşır.
Kanserin tedavisinde akıllı ilaçlar halen üzerinde en çok çalışılan konulardan birisidir.
KEMOTERAPİ HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR
ONKOPLASTİK CERRAHİ VE MEME ONARIMI (REKONSTRÜKSİYONU)
Memenin bir kısmının alındığı durumlarda kozmetik olarak memenin doğala yakın bir hale getirilmesi için yapılan cerrahi girişimlere onkoplastik cerrahi denir. Onkoplastik cerrahide amaç kanser açısından güvenli cerrahiden vazgeçmeden mümkün olan en estetik sonucu elde etmektir. Meme cerrahı genellikle bu ameliyatları plastik cerrahi uzmanı ile birlikte gerçekleştirir. Memedeki defektin hastanın kendi dokusu ile doldurulması, gerektiğinde diğer memeye de girişim yapılarak her iki memenin ve meme başının simetrisinin sağlanması hedeflenir. Onkoplastik cerrahi meme kanserinin tedavi süresi boyunca ve daha sonrasında kadınlara duygusal ve moral desteğin, özgüvenin korunmasında büyük önem taşır.
Kanser nedeniyle kaybedilen meme dokusunun doğala yakın hale getirilmesi için yapılan girişimlere meme onarımı (rekonstrüksiyonu) denir. Meme onarımı meme kanseri cerrahisi sırasında (eş zamanlı) veya daha ileri bir tarihte (geç) yapılabilir.
Pek çok kadın eş zamanlı meme onarımını tercih etmektedir ancak bu durum her hasta için uygun olmayabilir. Meme onarımı zamanlaması ve nasıl yapılacağının kararı;
- Plastik cerrahın fizik muayene bulgularına
- Cerrahi risk faktörlerine (Sigara içme, obezite, vb)
- Cerrahiden sonraki tedavi planına (radyoterapi)
- Hastanın tercihi ve diğer tıbbi etkenlere
göre değişir.
Meme onarımı meme protezleri (implantları) ile yapılabileceği gibi hastanın kendi dokusu kullanılarak da gerçekleştirilebilir. Hatta bazen bu ikisi birlikte uygulanır.
En iyi meme onarımı seçeneği şudur diye kesin bir kanı yoktur. Her seçeneğin avantajları ve dezavantajları mevcuttur. Bu nedenle seçeneklerin ameliyattan önce multidisipliner bir yaklaşımla tartışılması ve kararın bu şekilde verilmesi, sonucun sağlığınız ve beklentilerinizle örtüşmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Meme Başı Akıntısı
Meme ucundan gelen sıvıya meme başı akıntısı denir. Meme başı akıntısı tek memeden veya her iki memeden gelebilir. Beyaz, süt gibi ya da sarı, yeşil, kahverengi gibi değişik renklerde olabilir. Bazen koyu kırmızı (kanlı) akıntı gözlenebilir. Akıntının kıvamı da değişiklik gösterir. Bazen koyu kıvamlı ve yapışkan hissedilirken bazen de daha su gibi akışkan olabilir.
Meme ucundan gelen her akıntı hastalığa bağlıdır diye kesin bir yargı doğru değildir. Yine de her akıntının hekim tarafından değerlendirilmesi ciddi hastalıkların erken tanısı ve tedavisi açısından önemlidir.
Gebelik sırasında veya emzirme döneminde meme başından süt gibi akıntının olması normaldir. Emzirme kesilse bile 2-3 yıla kadar aralıklı olarak her iki memeden süt gibi akıntı gelmesi olağan kabul edilir.
Menstrual döngünün (adet döngüsünün) bazı dönemlerinde veya fibrokistik memelerde meme başından sarı, sarı/yeşil akıntı oluşabilir.
Her meme başı akıntısı kanser midir?
Şu durumlarda meme kanseri olasılığı mevcuttur ve detaylı tetkik yapılmalıdır:
- Meme başı akıntısı tek taraftan geliyorsa
- Kanlı ise
- Memede ele gelen kitle varsa
- Akıntı kendiliğinden ve devamlı geliyorsa
Eğer hasta erkekse meme başı akıntısı anormaldir ve ileri tetkik edilmelidir!
Meme başı akıntısı kanlı ve tek kanaldan gelse bile mutlaka kanser anlamına gelmez. Aslında en sık nedeni iyi huylu bir tümoral oluşum olan intraduktal papillomdur. Yine de her durumda akıntının kanser nedeniyle olmadığının kanıtlanması hayati önem taşır.
Meme başı akıntısının nedenleri nelerdir?
- Fibrokistik meme yapısı
- Adet döngüsüne bağlı hormonal değişiklikler
- Gebelik ve emzirme dönemi
- Mastit veya meme apsesi
- İntraduktal papillom
- Meme kanseri
- DCİS (duktal carsinoma in situ)
- Duktal ektazi (süt kanallarında genişleme)
- Doğum kontrol hapları
- İlaçlar (bazı antidepresanlar, vb)
- Endokrin hastalıklar
- Prolaktinoma (Prolaktin hormonu üreten hipofiz tümörü)
Tanı nasıl konulur?
Hasta hekim tarafından muayene edildikten sonra memenin görüntülemesi için mamografi ve meme ultrasonografisi yapılır. Bu iki tetkikin sonucu genellikle yön gösterici olarak kabul edilir. Bazı durumlarda meme MR (manyetik rezonans) görüntülemeye gerek duyulabilir.
Meme başı akıntısındaki nedeni ortaya koymak için istenebilecek başka tetkikler arasında duktoskopi, prolaktin düzeyi ölçümü, hipofiz MR gibi tetkikler de gerekebilir.
Nasıl tedavi edilir?
Meme başı akıntısı bir hastalık olmayıp altta yatan başka bir sürecin belirtisidir. Bu nedenle öncelikle sebebi ortaya konulmaya çalışılır ve daha sonra sebebe yönelik tedavi planlanır.
Meme Ağrısı (Mastalji)
Kadınlarda en sık görülen yakınmalardan biridir. Memede sızlama, yanma, batma gibi çeşitli şekillerde tarif edilir ve hassasiyet ile birliktelik gösterir. Ağrı bazen aralıklı olup menstrual döngü (adet döngüsü) ile ilişkilidir. Adetlerden önce başlayıp sonra azalarak geçer. Bazen de devamlı olup hastanın hayat kalitesini düşürecek kadar şiddetli de hissedilebilir.
Meme ağrısı sıklıkla menopoza girmemiş kadınlarda görülmekle birlikte menopoz sonrasında da şikayete neden olabilir.
Meme ağrısı genellikle kanser dışı nedenlere bağlıdır. Meme kanserinin sadece meme ağrısı ile belirti vermesi çok çok nadirdir (yaklaşık binde 5-7). Buna rağmen birkaç adet döngüsü boyunca geçmeyen ve menopozdan sonra ortaya çıkıp devam eden ya da hastanın hayat kalitesini düşürecek kadar şiddetli olan meme ağrısının hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Meme ağrısının nedenleri nelerdir?
Meme ağrısının nedenini tam olarak belirlemek genellikle mümkün değildir. Aşağıdakilerden biri veya birkaçı meme ağrısına neden olabilir:
- Üreme hormonları (Genellikle döngüsel meme ağrısından sorumludur)
- Fibrokistik memeyapısı
- Meme dokusu dışından kaynaklanan ağrı (göğüs kafesi, göğüs kasları, kalp, vb)
- Kullanılan ilaçlar (Örneğin: Doğum kontrol hapları, adet geciktiriciler, bazı antidepresanlar, vb)
- Büyük meme yapısı
- Geçirilmiş meme cerrahisi ve/veya radyoterapi
- Meme enfeksiyonları
- Yağ asidi dengesizliği (hormonal yanıtı değiştirebilir)
- Fazla kafein tüketimi
- Stres
Tanı için ne yapılır?
- Hekim tarafından yapılan meme muayenesi
- Mamografi
- Meme ultrasonografisi
- Meme biyopsisi
Meme için yapılan görüntüleme teknikleri hastanın yaşına, fizik muayene bulgularına ve risk durumuna göre seçilir. Eğer hekim şüpheli bir bulguya rastlarsa o zaman şüpheli lezyona kalın iğne biyopsisi yapılması gerekir. Her hastaya her tetkikin ve biyopsinin yapılması gerekli değildir.
Nasıl tedavi edilir?
Meme ağrılarının çoğu hiçbir tedaviye gerek olmaksızın kendiliğinden geçer. Bazen hekiminiz şu tedavilerden birini veya birkaçını önerebilir:
- Altta yatan hastalığın tedavisi (örneğin enfeksiyon varsa antibiyotik tedavisi verilir)
- Sistemik (ağızdan alınan) veya topikal (ağrıyan yere sürülen) ağrı kesici ilaçlar
- Doğum kontrol haplarının yeniden düzenlenmesi
- Menopoz için kullandığınız ilaçlara ara verilmesi
- Danazol / tamoksifen (bu ilaçlar yüksek yan etki nedeniyle çok tercih edilmez)
- Evening primrose oil
- E vitamini kapsülleri
Meme ağrısı azaltmak için öneriler:
- Sıcak veya soğuk kompres uygulayın
- Doğru sütyen bedenini kullanın. Gerekirse profesyonel yardım alın.
- Egzersiz yaparken veya uyurken sporcu sütyeni kullanın.
- Kafein tüketimini kısıtlayın.
- Az yağlı yiyecekler tüketin. Trans yağlar kullanmayın.
- Rahatlatıcı aktiviteler deneyin (yürüyüş, yoga gibi)
Fibrokistik Meme
Fibrokistik meme ne demektir?
İçinde sıvı dolu boşluklar, fibrozis adını verdiğimiz bağ dokusu artışı ve adenozis denilen süt bezlerindeki büyüme ile karakterize olan değişikliklere fibrokist denilmektedir. Eskiden fibrokistik hastalık terimi kullanılırken artık bu durumun bir hastalık olmadığı kabul edilmiştir. (Şekil 1)
Kadınların yaklaşık yarısı hayatlarının bir döneminde fibrokistik değişiklikleri yaşarlar.
Fibrokistler neden oluşur?
Kesin olarak nedeni bilinmemekle birlikte menstrual döngüdeki hormonal değişiklikler ve meme dokusunun verdiği yanıtın neden olduğu düşünülmektedir. En sık 20-50 yaş arasındaki kadınlarda görülür.
Belirtileri nelerdir?
Çoğu kadında belirti olmazken bazı kadınlar memelerde hassasiyet, ağrı ve ele gelen sertliklerden yakınırlar. Özellikle bu şikayetler adet görmeden önceki günlerde artış gösterebilir. Genellikle memelerdeki değişiklikler iki taraflıdır. Daha nadiren meme ucundan sarı/yeşil veya kahverengi renkli akıntı gelebilir.
Fibrokistler kansere dönüşür mü?
Fibrokistlerin saptanması hastanın kanser riskini artırmaz. Buna rağmen hekim kontrolü önemlidir. Çünkü bu tip memeleri değerlendirmek zor olabilir ve kanserin erken belirtilerini gözden kaçırmak kolaylaşır.
Hekime ne zaman başvurmalı?
- Memede ele gelen yeni bir kitle fark edilirse
- Daha önce kist olduğu düşünülen bir kitle aniden büyürse
- Adet dönemi geçtikten sonra bile ağrı devam ediyor veya artıyorsa
- Memede sıra dışı bir değişiklik ortaya çıkmışsa
- Kanlı meme ucu akıntısı mevcutsa
Tanı nasıl konulur?
Hekim meme muayenesi yapıp değişiklikleri değerlendirdikten sonra yaşınıza, bulgulara ve şüphe derecesine göre testler ister. Bazı durumlarda ele gelen kitleyi değrelendirmek için hem mamografi hem ultrasonografi istenirken genellikle 30 yaş altında sadece ultrasonografi yeterlidir.
Ultrasonografide kitlenin kist (sıvı içerikli) mi olduğu veya katı (hücrelerden oluşan) mı olduğu anlaşılır. Nadiren kist içeriği yoğun ise hücre dolu gibi değerlendirilip yakın takip veya biyopsi gerekli görülebilir.
Nasıl tedavi edilir?
Memenin fibrokistik yapıda olması tedavi gerektiren bir durum değildir. Bazen kist büyükse ve ciddi ağrı yapıyorsa kist içindeki sıvı iğne yardımı ile boşaltılır. Bu işlem risk içermez ve hastanın hızla rahatlamasını sağlar.
Nadiren kistik yapının içinde hücrelerden oluşan bir oluşum görülür. Bu durumda kesin tanı için hücrelerden oluşan kısımdan biyopsi yapılır. Şüphe derecesine göre bu alan cerrahi olarak çıkarılabilir.
Fibrokistik meme belirtilerini rahatlatmak için kullanılan ilaçlar arasında ağrı kesiciler veya antiinflamatuar ilaçlar sayılabilir. Nadiren hormonal düzeni modüle eden ilaçlara ihtiyaç duyulabilir.
Alternatif tıp için “evening primrose oil” veya E vitamini kapsüllerinin fayda sağlayabileceği bildirilmiştir.
Meme ağrısını rahatlatmak için yaşam şekli önerileri:
- Doğru sütyen bedenini kullanın. Gerekirse profesyonel yardım alın.
- Egzersiz yaparken veya uyurken sporcu sütyeni kullanın.
- Kafein tüketimini kısıtlayın.
- Az yağlı yiyecekler tüketin. Trans yağlar kullanmayın.
- Kullandığınız hormonal ilaçlar veya gıda takviyeleri konusunda doktorunuza bilgi verin.